2 Ağustos 2012 Perşembe

Prag Mezarlığı - Umberto Eco

Üniversite son sınıfta Gülün Adı isimli romanını analiz etmemiz gerektiğinde tanışmıştım Umberto Eco'nun yazım diliyle. Gülün Adı'nı okumaya ilk başladığımda çok sıkılmıştım çünkü Eco romanlarında tarih, din, siyaset, bütün bilgisini konuşturur. Bu hem doyurucudur hem de yorucu..Gülün Adı orta çağda geçtiği için zevkle okudum, bitirdim. Orta çağ her zaman ilgimi çekmiştir.


Eco'nun Prag Mezarlığı, Ben Ölmeden blogunun sahibinden hediye. Yaptığı çekilişte ben kazanmıştım.  Gelir gelmez okumaya başlamıştım. İtiraf ediyorum 200lü sayfalara gelene kadar sıkıldım, kitabı bırakmak istedim ama Eco'nun tarzını bildiğimden inat ettim, okudum. Kitapta kafası karışmış ve kim olduğunu hatırlamayan bir 
rahibin ve yüzbaşının güncelerine rastlıyoruz ve de ayrıntılarıyla anlatılmış bir sürü yemek tarifine. Rahiple yüzbaşı aynı kişi mi? Aynı kişiyse neden hatırlamada sorun yaşıyorlar? gibi sorular soruyorsunuz elinizde olmadan.. 200lü sayfalara geldiğinizde artık kitap çözülüyor ve zevkle okunup bitiriliyor.

                    

19.yy Avrupasında buluyorsunuz kendinizi bu kitabı okurken. Komün günleri, karışık durumdaki Fransa, derin devlet işleri, iç savaşlar, devrimler, ünlü psikanalist Freud'un sarsıcı kuramları, casuslar, sahte evraklar ve en çok da Yahudi konusu işleniyor kitapta..

Piemonteli avukat, noter Simonini para karşılığında casusluk yapıyor, sahte evraklar düzenliyor, el yazılarını birebir taklit ediyor, sürekli kılık değiştiriyor. Tarihi değiştirecek belgeler yaratıyor.Yahudi Mezarlığında geçtiği varsayılan hahamların protokolünü  kurguluyor ve bu hayali belgeler dünyayı değiştiriyor.




umberto eco, prag mezarlığı’nı niçin yazdı?


“Sevgiye adanmış sayısız roman var ama artık sevgiden çok daha yaygın bir duygu olan nefreti anlatmak için bir roman yazmanın zamanı gelmişti. Yaygın; çünkü nefret olmasaydı, savaş, suç ve ırkçılık da olmazdı. Sevgi, seçicidir (“Seni seviyorum, sen de beni seviyorsun, öyleyse dünyanın geri kalanı bizim ilişkimizin tamamen dışında.”) Nefretse tümüyle kolektif ve toplumsaldır. Mesela bir ulus başka bir ulustan nefret edebiliyor. Nefreti beslemek, diktatörlerin takipçilerini bir arada tutabilmelerini sağlayan bir yol, diktatörler bu yüzden hep nefret talep ediyor, sevgi değil. Hatırlıyorum; çocukluğum faşist diktatörlükle yönetilen bir ülkede geçti, bize durmadan başka ülkelerin uluslarından nefret etmeyi öğretiyorlardı, Fransızlardan, İngilizlerden, Amerikalılardan… Sevmeye teşvik edildiğimiz tek insan Mussolini’ydi. Bu eğitim tarzı başarılı olamadığı için kendimi mutlu hissediyorum, Prag Mezarlığı’nı bu yüzden yazdım.”





10 yorum:

  1. hmmm. Kitap ilgimi çekti, okumalıyım :)

    YanıtlaSil
  2. Gülün adı benim keyifle okuduğum bir kitaptı.Yazarın başka kitaplarını okumadım uslubunu beğendiğim için okumak isterim.

    YanıtlaSil
  3. bizde sürekli derslerde eco'yu ısliyoruz.hatta ilk yıl açık yapıtını çözümlemiştik.dili cidden zor.
    okumak istiyordum bu kitabını şimdi daha çok merak ettim:))

    YanıtlaSil
  4. evet ya o çok istediğim kitabı sen kazanmıştın:) hemen yazdıığın çok iyi olmuş. bir kitabın tanıtım videosu olduğunu ilk defa görüyorum çok hoş. ama okumak istediğim için çok okumadım hikayeyi:)

    YanıtlaSil
  5. mummy, başta sıkıcı gelebilir.Uyarmadı demeyin sonra:)

    Cangz, ben de Gülün Adı'nı okumuştum.Çok da sevmiştim.

    Betty, bölümün ne canım? Dil edebiyat mı?

    YanıtlaSil
  6. yok.gazetecilik okuyorum.iletişim sosyolojisi dalındaki derslerde işledik.bu dalda baya muhım kendisi:)))

    YanıtlaSil
  7. onu mu vercektin bana:)) tüh kaçırdım desene

    YanıtlaSil
  8. Çevirmenin Fransızca bıraktığı yerler hariç okunmaya değer olduğunu hissediyorum ama yorucu olacağı da aşikar. Sanki bir yerlerde önemli bir ayrıntı atladığımı hissediyorum o Fransızca yazıları gördükçe. Bir de yemekler ve tarifleri.. Ama okunmaya değer olduğuna emin oldum yazını okuyunca. Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli bir sayfaya gelene kadar kitabı okumak oldukça güç.Kitapla resmen inatlaştım okuyacağım diye.
      Dediğin gibi Fransızca yemek isimleri,gereksiz tarifler okuyucuyu boğuyor.
      Ama 200lü sayfalardan sonra zevkle okunuyor.
      Keyifli okumalar..

      Sil

Hadi sen de fikrini söyle!