Kitap Yorumu: Trendeki Kız / Paula Hawkins

İlk çıktığından beri adını sürekli duyuyordum.İnanılmaz merak ediyordum kitabı. Arkadaşımda görünce okumak için ödünç aldım ve bir solukta okudum. Kitabın ana karakteri her gün trenle aynı yerlerden geçen ve buralardan geçerken sokakları dikkatle inceleyen Rachel karakteri. Eşinden boşanmış, ciddi psikolojik sorunları olan ağır alkolik bir kadın.Hala boşandığı eski kocasına aşık.Kocası ise çoktan evlenmiş ve çocuğu olmuştur.


Rachel trenle aynı yerlerden geçerken bir evi ayrı izler.Orada çok mutlu olduklarını düşündüğü bir çift yaşamaktadır. Bu çifte kendince isim bile verir Rachel: Jess ve Jason. Çiftin birbirine olan aşkı Rachel'in hayatındaki tek önemli şeydir. Bütün gün onların hayatlarını kurgular.Ancak bir tren yolculuğu esnasında onları gözetlerken durumun hiç de sandığı gibi olmadığını öğrenir.Bu Rachel için büyük bir travmadır.

Ertesi gün Rachel Jess'in öldürüldüğünü öğrenir.İşin tuhaf kısmı gece yine çok içmiş,sarhoş olmuştur.Yaralıdır ve kıyafetleri kan içindedir.Ve hiçbir şey hatırlamamaktadır.

Yoksa Jess'i Rachel mi öldürmüştür?

Kitabı büyük bir merakla ve ilgiyle okudum.Heyecan kitap boyunca devam etti.Kurgu bana göre gayet sağlamdı.Türü polisiye gerilimden çok psikoloji türüne daha yakındı. Rachel karakterinin psikolojisi detaylarıyla ele alınmıştı.Yaşadığı büyük depresyon,alkolikliği,çaresizliği,saplantılı aşkı,hafızasının zayıflığı öyle güzel işlenmiş ki olayları Rachel değil de siz yaşıyor gibi hissediyorsunuz.

Karakterler başarılı bir şekilde yansıtılmış kitapta.Özetle bu kitabı sevdim.