2 Şubat 2014 Pazar

Aşkname / İskender Pala



İskender Pala ile tanışmam Kahve Molası  kitabıyla olmuştu.
Aşkname okuduğum ikinci Pala eseri.
Kitap genellikle sonu hüsranla biten aşk hikayelerinden bir demet niteliğinde.
Farklı yüzyıllarda geçen hikayeler, kavuşamayan aşıklar, hasret dolu şiirler, mektuplar, içli şairler..


Kitapta en sevdiğim hikaye Hayal Banu Hatun'unki oldu.
Esir düşüşü, kandırılışı, kendine bir hayat kurmaya çalışması, muallimliği sırasında bir şaire gönlünü kaptırması,kavuşamamaları ve şehnaz beste:

Feryâd ki feryâdıma imdâd edecek yok
Esûs ki gamdan beni âzâd edecek yok
Te’sir-i muhabbetle yıkılmış müteellim
Virane dili bir dahi âbâd edecek yok
Yâ Râb ne için zâr-ı Nigârı şu cihanda
Nâşâd edecek çoksa da dil-şâd edecek yok”


Kitapta daha sonra 'Kırk yıllık Kani olur mu yani?!' sözünün ortaya çıkış hikayesini,
Ertuğrul adlı gemide belirsize giden şair Ali Ruhi'yi, gül bahçelerinde çalışırken birbirlerine aşık olan Cemile ve İlyas'ı , yine kırık bir aşk hikayesi yaşayan Sa'di'yi okuyoruz.

Her hikaye içtenlikle yazılmış şiirlerle  ve mektuplarla bezenmiş.
Zaten hikayeleri müthiş kılan da bunlar olmuş.


Dilenciden sultana, köleden efendiye

Hânım hey!..

Sen ki muhabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, efendimsin.

Sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin,

Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacını kalmadı artık. Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir bilge ama ben senden uzakta, aşkınla hasta ama aşk sayesinde sıhhatteyim. Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her aksar mehtaba bakıyorum, bilesin. "Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı?" diyorum ona, hasbihal ediyorum; "Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, safaca mıdır İstanbullar sultanı bugün?" diye tekrar soruyorum. "Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı?" diye sitem ediyorum bazen... Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlemeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tövbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.
(Tanıtım Bülteninden)


9 yorum:

  1. iskender pala sevdiğim yazarlardan biridir. ilk olarak kitab-ı aşk kitabını okumuştum. Ardından diğer kitaplar geldi. babam hiç sevmez her fırsatta okumayın der durur. babasının yani başında yorum bırakan asi gençlik oldum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İskender Pala yüzeysel olmaması,farklı yazım tarzıyla diğerleri arasından sıyrılıyor.
      Babanız neden sevmiyor ki?

      Sil
    2. Babam tarih kitapları okur. Iskender pala nın tarihi yanlış yansıttığını düşünüyor. Babanim yanıldığı nokta; tarihi romanlar tarihi sevdirir, tarihi ögretmez.

      Sil
    3. Bu iddiayı hiç duymamıştım.

      Sil
  2. ben efsaneyi okudum. hayal kırıklığına uğradım :( acaba o kitabı mı kötüydü? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Efsane'yi okumadım.Yalnız İskender Pala'nın yazım dili divan edebiyatına çaldığı için okumak biraz güç olabiliyor.Belki çok akıcı ilerlemediği için böyle düşünmüşsünüzdür.

      Sil
    2. yok işte tam tersi oldu ben de yüzeysel buldum :)) ağır olmaya çalışmış ama yapamamış sanki :)

      Sil
  3. İskender Pala hem merak ettiğim,hem de kaçındığım bir yazar.Ablamın dinlediği bir tarih profesörü,tarihi yanlış aktardığını söylemiş.Böyle bir kaç şey daha duymuştum.O yüzden biraz kaçınıyorum :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah iyi ki bu postu yapmışım.Yazar hakkında bilmediğim şeyleri öğrendim.

      Sil

Hadi sen de fikrini söyle!